Her Gidişin Bir Dönüşü Var

(Yazarı sesli dinlemek için tıklayın)

Her gidişin bir dönüşü var… Hatta bu satırları Barcelona’ya doğru dönüş yolumda, uçakta yazıyorum. İstanbul’a gelişimiz maceralı olduğu gibi, dönüşümüz de biraz öyle oldu. Şu belirsizlik ve her an değişken ortamda, başka türlüsü zaten beklenilemez. Etrafımızda dönen bir çok şey önden tahmin edilemez olduğu gibi, hayatımız ve bizzat kendimiz de o hale geldik. O kadar ki, beklenmedik bir durum halinde, anında “değiş tonton” yoluyla kendimizi, planımızı, ve arzularımızı yeniden değerlendirdiğimiz, hızlıca yeni bir hareket planı oluşturduğumuz, olağanüstü beceriler geliştirdiğimiz zamanlardan geçiyoruz… Son dönemde sıkça duyduğumuz adaptiflik, esneklik, yılmazlık, hacı yatmazlık gibi kavramlar var ya hani (adaptiveness and resilience), işte gün-be-gün bu kavramları destekleyici duygusal ve mental çeviklik becerileri geliştiriyoruz.

Nasıl mı? Biraz engebeli yoldan, ama olsun! Kabul edelim, Covid-19 hayatımıza gireli beri, yaşantımız belirli ve bilindikten, muallak ve spontan –anın getirdiği ve durumun elverdiği yönde seyredecek hale dönüştü. Yani, o kadar ki, kolayca kimseye söz veremiyoruz; uzun veya kısa vadeli plan yapamıyoruz; bir çok doğru bildiğimizden şüphe eder halde olup, tutunacak dayanak bulamıyoruz; çok kolay olmasa da, anı anlık olarak yaşamayı seçiyoruz. İçinde bulunduğumuz değişken, belirsiz, karmaşık ve muğlak (VUCA –volatile, uncertain, complex, ambiguous) ortamın içinden geçerken, anlık yaşasak da, şüphe, kaygı ve korku duygularıyla geçiyoruz (DAF -doubt, anxiety, fear). Sonrasında bu duygularla baş etme çabası içinde kendimizi daha da yoruyoruz. Artık, bir yerde dur demeli, akışı durduramayacağımızı kabul etmeli, ve akışın içinde nasıl ve hangi duygusal ve mental tepkilerle cevap vermek istediğimizi seçmeliyiz.

Alın size basit bir örnek… Olay ve durumların gelişi ve akışıyla hareket etmeye o denli kendime telkin etmişim ki, dün akşam arkadaşım bana “ne zaman dönüyorsun, yarın mı?” dediğinde, “evet, sanırım yarın” diyorum… “Biletini aldın mı?” diye sorduğunda, basitçe ve dinginlikle “hayır, belki gece veya sabah alırım” deyiveriyorum. Kabul ediyorum, son ana kadar ne gün döneceğim konusunda önümü göremiyordum; engelleyebileceğini tahmin ettiğim bir çok faktör vardı; aynı zamanda tahmin edemeyeceğim faktörler de çıkabilirdi. Ama her koşulda, bugüne niyet etmiştim; kapıyı aralık bırakarak… Yani, durumların kendini göstermesine, olayların gelişmesine, ve nihai niyete yaklaştıkça her şeyin daha da belirginleşmesine bıraktım kendimi… Aktif bir bekleyişti benimkisi… Pasif asla değil! Rüzgarın vurduğu yöne doğru savrulan bir yelkenli değil de, yelkenini rüzgarın geldiği yöne doğru çevirip, rüzgardan faydalanarak yol alma hali… Bütün mesele, yelkenini ve onu yönetme tekniğini bilmek –yani kendini iyi tanımak, duygu ve düşüncelerin tümüyle farkında olmak; ve her ne olursa olsun yönünü –yani niyetini çok iyi bilmekten geçiyor bu aktif bekleyiş…

Hakikatten de, uçuşa 14 saat kala biletimi aldım, ve bugün döneceğimi kesinleştirdim. Asıl tuhaf olan şu ki, belirsizlik içinde kalmak bir zamanlar son derece huzursuzluk yaratırken, farkına vardım ki, ben ne karar verirsem vereyim, benim dışımda bir gücün bu kararımı değiştirtebileceği, ve benim de anlık düşünce sistemiyle planımı yeniden şekillendirmek zorunda kalabileceğim gerçeği var. Başka bir deyişle, sınırlı ölçüde özgür irademin (free will) olduğunu, hayatımın bir çok parçasının benden bağımsız hareket ettiğini ve ona ancak uyumlanmak –veya uyumlanmamayı seçerek yaşadığımı kabul etme zamanım gelmiş. Özgür irade kavramı üzerine çok araştırma ve deney yapıldı; en çarpıcı bulgu ise, özgür iradenin “free will” değil de “free won’t” –yani veto etme, dur deme, durumu yavaşlatıp bilinçle karar alma idaresiyle olduğu…

Uçak yolculuğumun sonuna gelmek üzereyim… İkinci evime dönüyorum… İçimde pırpır eden bir heyecan… Karantina döneminde 3,5 ay boyunca bana sıcacık ve korunaklı sığınak olmuş Barcelona şehrime dönüyorum… Veee aklımdan geçen düşünceleri aynı olduğu gibi şu satırlara tuşluyorum… Hayat ne ilginç… Bir taraftan bize vurup bizi yıpratırken (son zamanlarda Covid-19’la başımıza gelenler), diğer yandan da bize müthiş şeyler öğretiyor, bizi değişime itiyor, dönüşmeye yönlendiriyor… hatta, biraz iddialı kaçabilir ama, bir ölçüde ustalaşmaya ve kendi yaşamımızın ustası olmaya aracı oluyor (mastering life). İşte, ben de şu anda, şu dönüş yolculuğunda, yeni uyanış ve farkındalıklarla… yepyeni –hatta bana tümüyle yabancı beceri, tutum ve davranışlarla… eskisinden daha keskin, daha çevik, daha adaptif ve daha esnek bir ‘ben’ olarak dönüyorum.

Size TK1855 Istanbul-Barcelona uçuşundan sevgilerimi gönderiyorum…
18 Eylül 2020

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir