Kaçırma (Missing Out) Duygusunu Kaçırtmak

(Yazarı sesli dinlemek için tıklayın)

Hayat ne garip… Barcelona’da yemek masamda oturmuş, Tel Aviv’de kuzenimin hediye ettiği kahve bardağımdan Türk kahvemi içiyorum… Bardağa baktığımda, aklımdan “şimdi Dizengof Caddesinde bohem bir kafede oturup kahvemi yudumlayabilirdim…” düşüncesini geçiriyorum… Kahvenin kokusunu içime çekince “aaah… Kuruçeşme AŞŞK kahvesinde denizin kenarında balıkları izleyerek, martıların sesine kulak vererek kahvemi yudumlayabilirdim…” diyorum. Bulunduğum zaman ve mekana –yani şimdi olduğum yere baktığımdaysa, huzur ve keyifle “evimdeyim, istediğim ve bizzat kendi irademle seçtiğim yerdeyim…” diyorum. Bunu düşününce, kahvenin lezzeti, bardağın değer ve anlamı, ve oturduğum sandalyenin konforu katlanarak artıyor… Çok ilginç… Seçimlerim ve farkındalığım sayesinde, algım ve duygularım nasıl da değişiveriyor!

Bir kaç ay öncesine kadar hayatımız müthiş basit ve kolay gibi görünüyordu… Canımız çekince, özleyince, veya yolumuz düşünce, sevdiğimiz tatlara (Dizengof Caddesi, AŞŞK Kahvesi) şöyle bir gidip dönüveriyorduk. Seyahat bir kenara, bir yerden bir yere hareket etme düşüncesi bile acayip kolaydı. Oysa şimdi, konuyu 3-5 defa değerlendirip “değer mi değmez mi”yi tartıp biçmeden harekete geçmiyoruz… geçemiyoruz. Harekete geçmeyip durağan kaldığımız zamanlardaysa, duygularımız hareketleniyor ve bizi türlü düşüncelere sürüklüyor… ve bir de bakıyoruz ki içimizden bir “aaahhh… şimdi orada olmak vardı…” sesi çıkıyor. Bu bir özlem (missing) duygusu mu? Öyle gibi görünüyor, ama tam değil… Hayal kırıklığı veya üzüntü mü? Bence o da değil… Bana bir şeyleri kaçırmanın, eksik veya mahrum kalmanın yarattığı duyguyu çağrıştırıyor. Bu, öyle bir hal ki, kişinin eğlence veya fırsat yakalayabileceği bir olayın parçası olmamasını ve dışında kalmasını ifade eden bir şeyleri kaçırma hali. İngilizce’de buna “missing out” deniyor.

Bir çok tanıdığım yaz döneminde bu hislerle haşır neşir oldu… Kolay olmasa gerek… Dışarıdan görünen şu veya bu nedenle yapamadığımız, kaçırdığımız, hatta mahrum kaldığımız bir çok olaya, seçimlerimizden dolayı dahil olamadık… olamıyoruz. Derinlemesine baktığımızda, hayat dediğimiz oyun seçimlerimiz, aldığımız kararlarımız, ve kendimizce doğru olanı uygulamaya koyuşumuzun neticelerinden ibaret. Diyeceğim o ki, neyi seçiyorsak onun sonuçlarını yaşıyoruz… Bu kaçırma hissini bize yaşatan seçimlerimiz değil… Bu duyguyu yaşatan, seçimlerimizi yaptıktan sonra ardımızda bıraktığımız diğer seçeneklerden bir türlü vaz geçemeyişimiz; onları arkamızda bırakıp yola devam edemeyip hala içimizde taşıyor oluşumuz… Biraz soyut kaçmış olabilir; farkındayım! Enfes bir hikaye vardır ki, bunu harika anlatır. Hikaye şöyle…

Biri genç, biri yaşlı iki rahip vahada yürürler. Karşılarına bir nehir gelir. Nehir başında çaresizce duran yarı çıplak bir kadın görürler. Kadın nehrin karşı tarafına geçmek ister; fakat yüzme bilmediği için geçemez. “Yüzme bilmiyorum, beni karşıya geçirebilir misiniz?” der. Yaşlı rahip “biz insanlara yardım ederiz” diyerek kadını kucağına alır ve nehri geçerler. Genç rahip, yaptıklarının yanlış ve günah olduğunu düşünür durur… Nehrin karşı tarafına geçtikten sonra, yaşlı rahip kadını nazikçe yere bırakır; kadın rahibe teşekkür eder ve yoluna devam eder. Rahipler de kendi yollarına devam ederler… 5-6 saat geçer; genç rahip dayanamayıp yaşlı olana “Nasıl olur da bir rahip olarak yarı çıplak bir kadını kucaklar ve taşırsın?” diye sorar. Yaşlı rahip, sakince “ben kadını nehrin kenarında bıraktım; sen hala taşıyorsun!” der.

Bu hikaye şu olguyu çok güzel ortaya koyuyor: seçimlerimizi ne ölçüde bilinçle, bilerek, isteyerek, ve farkında olarak yaparsak, sonuçlarından o denli memnun kalır, ardından şüphe veya kaçırma hissi taşımayız… Seçimlerimizi yaparken diğer seçeneklerden vazgeçmeyi, onları geride bırakmayı, hatta unutmayı başardığımızda, seçimlerimizle gerçek anlamda mutlu oluruz. Yani, “şu anda Barcelona’da salonumda değil de Bodrum’da yazlıkta yüzüyor olabilirdim; İzmir’de Karabağlar köy evinde meditasyon yapıyor olabilirdim; Göcek koylarında teknede kadehimle güneşin batışını izliyor olabilirdim; Bebek sahilinde sabah yürüyüşümü yapıyor olabilirdim…” düşünceleri çok tatlı geliyor. Bunların hepsini yapmayı isteyebilirdim, neden olmasın! Aynı zamanda, Covid-19’dan (veya herhangi başka bir sebepten) yatak döşek dinlenme halinde de olabilirdim… Tabii ki bunu hiç mi hiç istemezdim! Sonuçta, aynı anda bir kaç yerde olamayacağıma göre; ve şu anda bilinçli seçimimle olmak istediğim yerde olduğuma göre, bundan daha iyi bir seçenek bence yok!

Özetle, bir şeyleri kaçırma duygusunu (missing out) kaçırtmanın yolu, kanaatimce, uzaklarda bir yere özlem duymak değil. Aksine, bulunduğumuz yerde olmaktan memnuniyet duymak, anın içinde gizlenmiş cevherleri (harikaları) keşfetmek, ve seçimlerimizle barışık ve bütün olarak, getirdiği sonuçlardan keyif almak. Bence, bu tarz yaşam felsefesi bize gerçek mutluluğu vadediyor… “Aahhh şimdi AŞŞK kahvesinde bir kahve içsem ne iyi olurdu….” laflarına takılmadığımız, “…bir şeyleri kaçırıyorum…” hissini taşımadığımız; tam tersine, “bizle olan ve bizde bulunanla gayet iyiyiz” algısını yakaladığımız bir yaşam vadediyor. Her neredeyseniz, huzurla, sağlıcakla, ve sevgiyle kalın…

Barcelona’dan sevgiler…
7 Ekim 2020

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir