Şaka Gibi Bir 1 Nisan!!!

Bu satırları 2 Nisan sabahı yazıyorum… Kayak yarışı için Espot’tayız… Bahar geldi… (demek istiyorum)… Çünkü Nisan demek bahar demek… Çoğu arkadaşım sosyal medyada fotoğraflarla “bahar geldi” mesajları paylaşırken ben, baharın bizim için henüz çok uzakta olduğunu, kar kış kıyametin içinde olduğumuzu paylaştım dün gece. Kuvvetli rüzgarla birlikte ağır bir tipiyle karşı karşıyayız; sıcaklık eksi 9 derece… Kötü hava şartları dolaysıyla yarış iptal. Ne baharı! Tam bir 1 Nisan şakası! 1 Nisan deyince akla matrak hikayeler, şakalar ve sonunda patlak veren kahkahalar gelir. Son dönemde “Şaka gibi!!!” diyeceğimiz çok üzücü olayların yanında, şaşırtıcı nitelikte güzel olaylar da çıkıyor karşımıza. Ehhh… hayat işte, nasıl alırsan… Acı/tatlı sürprizlerle dolu… “Geleni nasıl alırsan öyle yaşarsın” diyorum. Çünkü tatsız şakalar bazen mucizevi şekilde tersine de işleyebiliyor…

 

Dün,1 Nisan Cuma’ydı. Sanki 13ncü Cuma! Barcelona’da hava günlük güneşlik, hafif rüzgâr ve biraz serin, ama süper bir bahar havası vardı. Arabayı yükledik, kayaklar tepede, yola koyulduk… Üçümüzde de tatlı bir huzur ve tebessüm… Sezonun son yarışı ve sonrasında kar havasına adios diyeceğiz, sıcak denizlere fora edeceğiz… Bir yandan aklımı kurcalayan bir düşünce… 1 Nisan gelmiş ama ben yapacak şaka bulamamışım! “Boş geçecek bu sene” diyorum kendime; bir yandan da akışa bırakmış, elbet fırsat çıkar diye geçiriyorum içimden. Evren sağ olsun, benden önce davranıp günü boş geçirmiyor ve sürprizini patlatıyor! Üç buçuk saatlik yolumuzun yarısındayken, otoyoldan çıkmamıza 5 dakika kala, akıllı Mini’miz uyarı veriyor: sağ arka lastikte hava kaçağı! Haydaaaa… ne gereksiz durum! En yakın benzinci nerde diye bakıyoruz, 7-8 kilometre ötede, yolumuzun üstü olan Agramunt kasabasında bir tane buluyoruz. Benzinciye doğru devam ederken teker arabayı çekiyor… Durup bakıyoruz… Parlak değil. Lastik patlak! Şaka gibi!!!

 

Benzinciden vazgeçip lastik tamircisi aramaya başlıyoruz… Saat 17:00! Katalunya’nın çoğunluğu evine çekildiği Cuma akşamı açık servis bulmak mesele. Google Maps’e “taller de neumaticos” yazıyorum, onca kere önünden geçtiğimiz Rodi Motor’u veriyor bana. Arıyorum… Açık! Yaşasııın! Bozuk İspanyolcamla durumu anlatıyorum. Bizi bekliyor! Lastik yere yapışık vaziyette servise varıyoruz. Bizi karşılayan genç adam -ismi Marc- lastiğe bakıyor, “pek iyi görünmüyor” diyor. Koca bir tahta parçası delmiş, tıpa gibi içindeki havayı tutuyor. Marc “tamir ederim ama lastiğin alın kısmı aşındığı için riskli” diyor. Daha en az 150 km yolumuz, bir de dönüşümüz var!!! Naapcaaaz???? Klasik Türk kafasıyla “bize lastik satmaya çalışıyor” desek de, yapacak bir şey yok, cezamız neyse vereceğiz, yeter ki yolumuza sağlam devam edelim diyoruz. Asıl mesele, İspanya’nın bir köşesinde nev-i şahsına münhasır lastiğimize benzerini veya uyanı bulmak. Adeta tersine işleyen 1 Nisan şakası içindeyiz… Marc depodan bir yedek lastikle geliyor… Delik olan bagajda, kuruş almadan bizi yedek lastikle yolcu ediyor. Şaka gibi!!! “Marc,” diyorum, “senin göbek adın Angel (melek)…” Anlamıyor; ama biliyorum, evren şükran ve dualarımı işitiyor.

 

Yola devam ediyoruz. Kaybettiğimiz 40 dakikayı kapama çabasıyla yol alıyoruz. Doğa harikası yollardan geçiyoruz. Elimde telefon dağları kayaları yeşilleri kaydediyorum… Birden aniden yavaşlıyoruz… Polis! Hız sınırını aşmışız, ceza yiyoruz… Bir 40 dakika daha kaybediyoruz. Şaka gibi!!! İşimiz bitmiş, tam yola çıkacağız, telefon çalıyor… Kayak kulübünden Katalan arkadaşlarımız Judit ve Carles. Onlar da Espot yolcusu. Tek tük arabanın geçtiği, Allah’ın unuttuğu bu noktada bizi polisle debelenirken görüyorlar ve arıyorlar… “Ne oldu, her şey yolunda mı?” diyorlar… Parliament mavisi Mini’mizi ta uzaklardan gören herkes “a-ha bunlar Büyükbaylar” diyebilir… 🙂 “Her şey yolunda, ceza yedik” diyorum… Sonra da kocama dönüp “Şaka gibi!!! Evren Marc’a olan borcumuzu tahsil etti” diyorum… Ve yolumuza “iki olayla kapatsak günü” diyerek devam ediyoruz…

 

Yolun devamı vukuatsız geçti… Tünellerin, dağların vadilerin arasından şahane manzaraların içinden geçerek, bir saat gecikmeyle vardık. (Küçük hesaplama yapınca yine hız yaptığımız apaçık ortada!!!) Günü efsanevi sürprizle kapattık… Baharın bu ilk gününde, doğayı tomurcuklanmış ağaçlarıyla beklerken, kar örtüsüyle uykuda bulduk. Bize yeni yıl havası hissettiren, içimizi kıpır kıpır ettiren, aşkı ve romantizmi uyandıran bir kar havasıyla günü kapattık. Bugüne de yarış iptal haberiyle başladık. İşte benim küçük dünyamda 1 Nisan günü böylesi tersine işleyen ve Şaka gibi!!! dediğim sürprizlerle cereyan etti.

 

Sürpriz deyince çoğunlukla akla tatlı hoş ve mutluluk uyandıran olaylar gelir… Halbuki sürpriz, iyisiyle ve kötüsüyle belirsizliğin yavrusudur. Seminerlerimde VUCA* döneminde yaşama ve hayatta kalmanın püf noktaları konusunda daima vurguladığım önemli bir noktadır bu. Belirsizlik bir durumdur, bir süreçtir; sürprizse bir sonuçtur. Algısal olarak sürprizlere açığızdır, oysa belirsizliklere sıkı sıkıya kapalı. Çünkü biri neşe, mutluluk ve tatlı tebessüm yaratırken, diğeri isteğimiz dışında sonuçlar doğuracağına dair huzursuzluk, korku ve endişe getirir. O yüzden “hayatında hiçbir sürpriz şaşırtmasın seni” diye temennide bulunuruz. Sürpriz, adı üstüne şaşırtan, hazırlıksız yakalayan, aniden çıkagelen bir olgudan başka şey değildir.

 

Bu denklemin içinde bir de mucizeler vardır, ki tesadüf gibi görünür ama bence değildir. Onlar sürprizin can kardeşidir. Hiç beklemediğimiz anda lastiğimizin patlaması beklenmedik (aksi) sürprizdir! İnik lastikle belirsizlik içinde yol alırken o saatte açık servis bulmamız ayrı beklenmedik (şaşırtıcı) sürprizdir! Marc Angel’in deposunda uygun yedek lastik bulması ve bizi belirsizlikten kurtarmasıysa beklenmedik ama arzuladığımız mucizevi sürprizdir! Günün her anı beklenmedik mucizevi sürprizlerle karşı karşıyayız, ama birçoğunun farkında değiliz. Bakmayı bilsek, kalbimizi olasılıklara açabilsek ve mucizevi sürprizlerin bizi beklediğine inansak belki başımıza gelenleri Şaka gibi!!! değil de mucizevi sürprizler olarak alacağız.

 

Ve… Bu satırları tuşlarken, yaşamlarında büyük sıkıntı çeken tüm canları, zorunlu göçmenleri, savaş mültecilerini, açlık ve yoksulluk çekenleri, şiddete maruz kalan kadınları düşünüyorum… Ve diliyorum; karşılarına tersine işleyen şakalar, mucizevi sürprizler ve melek insanlar çıkarsın hayat…

 

Espot’tan sevgiler…

2 Nisan 2022

 

*VUCA= Volatility (değişkenlik), Uncertainty (belirsizlik), Complexity (karmaşıklık), Ambiguity (muğlaklık)

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir