Pozitif Farkındalıkta Ustalaşmak

(Yazarı sesli dinlemek için tıklayın.)

Derler ki, hocanın dediğini yap, ama yaptığını yapma! Siz zaten ne yapacağınızı biliyorsunuz; ama ben yine de vurgulayayım… dediğimi de yaptığımı da yapabilirsiniz, çünkü emin olun ki, ne diyorsam onu da aynen yapıyorum. Şimdi de günlük yaşamımda uyguladığım bir pozitif farkındalık araçlarından (uygulamalı) birinden bahsedeceğim… hatta sizi uygulamalı yolculuğa çıkaracağım; kendinizin prova edip test edebileceğiniz, sonuçlarından da hoşnut kalırsanız hayatınıza uyarlayabileceğiniz bir uygulama… özetle, sizi pozitif farkındalıkta ustalaşmaya davet ediyorum…

İçinde bulunduğumuz şu Koronalı günler gibi, sıkıntılı zamanlarda, herhangi bir olgunun pozitif tarafını, olumlu düşünce biçimini veya iyimserliği seçmek çok da kolay değil; biliyorum… hele ki, alışmış kudurmuştan beterdir misali, zihin sadece negatife kaymaya alışık olunca, “bir yöne dönen çarkı durdurup diğer tarafa dönmesini nasıl sağlarız?” sorgulaması çok da doğal. “Eh, demesi kolay, peki ya yapmaya gelince… nasıl olacak… hadi bakalım!” diye meydan okuyor olabilir zihniniz…. Bu noktada, sizi bir anlık durmaya, tüm bu soruları kenara bırakmaya, ve şu ilk satırları okuyarak yönergeleri takip etmeye davet ediyorum… sonrasını sonraya bırakalım.

Italik ile satırları okuduktan sonra, tableti, telefonu, veya ekranı elinizden bırakmanızı ve okuduklarınızı harfiyen uygulamanızı isteyeceğim… Hazır mıyız?

Şu anda, oturuyorsanız oturduğunuz yerden veya olduğunuz yer neresiyse oradan kalkıp ayrılmanızı, ve evinizde en az girdiğiniz, en az vakit geçirdiğiniz bir odayı seçmenizi, ve oraya gitmenizi istiyorum. Bu erzağınızı sakladığınız depo odası olabilir, ayda yılda bir yakınınızı misafir ettiğiniz oda olabilir, çok az kullanılan küçük banyo/tuvalet olabilir, terasınız bile olabilir. Benim ilk aklıma gelen depo odasıdır… Çok işimin olmadığı, ancak kısa süreliğine girdiğim, işimi görüp çıktığım, pek duygusal anlam yüklemediğim bir odadır… Sizin de elbet vardır.

Odanızı seçtiyseniz, henüz girmeden önce, kapı ağzında gözlerinizi kapatın… odayla ilgili geçmiş izleriniz veya bağlarınızdan bir anlık kendinizi koparın… hazır olduğunuzda gözünüzü açın. Amacınız odaya bir “ilk gözle” bakabilmeyi sağlamak. İlk gözle bakmaktan, odada bulunan her şeye merakla, keşfetme arzusuyla, nelerin var olduğunu sanki ilk defa bakıyormuşçasına, tüm dikkatinizi vererek bakmak demek…

Buraya kadar tamam mıyız? Sorular varsa (ki her zaman vardır; sorgulamayı bırakmaz o zihin!), onları “kenara park etmeyi” ve devam etmeyi seçin… durmak yok, yola devam!

Gözlerinizi açtığınızda, “ilk gözle” baktığınız odanızı keşfe başlayın… tüm odayı baştan aşağı tarayın… olanları inceleyin… objelerin duruşlarını, diziliş şekillerini gözlemleyin… eşyaların duruş şekillerinden, renklerine, komşuluk ettikleri diğer parçalarla yarattıkları bütünlüğe kadar, en ince detaya bakın… hangi objeler hangileriyle gruplanmış… oluşan renk gruplaşmaları… alakalı veya alakasız, güzel ya da çirkin, uyumlu veya uyumsuz, simetrik veya asimetrik, eğri veya düz…. her ne gözlemliyorsanız, sadece fark edin… zihninizin tamamıyla bakarak gözlerinizle görün… isterseniz objelere dokunun; odada olan kokuyu koklayın; sessiz kalarak odada var olan seslere kulak verin; mutfak gibi bir yerdeyseniz etrafınızdakileri elinize alıp dilinizin ucuyla tadına bakın…

Yeterince vakit geçirdiyseniz, odanızda olanları 5 duyunuzla yeteri kadar algı hapsine aldıysanız, odadan çıkın… ve okumaya başladığınız yerinize geri dönün…

Nasılsınız? Artık koltuğunuzdasınız… konfor alanınıza geri geldiniz… rahat olup, kocaman bir “bravo”yu hakkettiniz… zira, bir dönüşümün ilk adımlarını attınız. Biliyor musunuz ki, transformé olmak demek, daha önce hiç geçmediğiniz yollardan gitmek demek! Ve siz, bir ilki yaptınız, ve her zaman girdiğiniz tanıdığınız odanızı, yepyeni bir dikkat ve farkındalıkla deneyimlediniz…

Peki şimdi ne olacak…. Şu an, konforlu alanınızda otururken, odadaki deneyimlerinizi bir gözden geçirmeye ne dersiniz… Odada neler dikkatinizi çekti; var olanlar mı, olmayanlar mı… uyum mu, uyumsuzluk mu… renk ve objelerin gruplaşma ahengi mi, alakasızlığı mı… odanın genel düzenli oluşu mu, yoksa olmayışı mı… peki ya, odayı gözlerinizle tararken, içinizden geçen düşünceler nelerdi… gayri ihtiyari orasını burasını düzenleme dürtüsü beliriverdi… belki asimetrik, eğri veya tersi yüzüne dönmüşleri düzeltme ihtiyacı… veya “aaa, bu da ne arıyor burada…” ile karışık bir hayret ve şaşkınlık duygusu… Sorun kendinize… En çok dikkatinizi ne çekti?

Sizi bilemiyorum ama, ben bu alıştırmayı her yapışımda, ilk “düzeltilecek” objeler gözüme çarpar; “sen de mi buradasın” dediğim eşyalarımı bulurum. Ama emin olabilirsiniz ki, zihin yapımız öyle programlanmış ki, bulunduğumuz ortamda var olan hata, eksik, bozukluk, yamukluk, eğrilik, uyumsuzluk, vs., aklınıza başka ne geliyorsa, onlardır ilk gözümüze çarpan. Gazete köşelerinde ilk kötü haber dikkatimizi çeker; bir yazı metninde imla hatalarını hemen görürüz; veya bir odaya girdiğimizde, en dip köşede kalsa dahi, ahengi bozanı “şak” diye görürüz.

Çok ilginçtir ki, bunların tersi olan her tür algı (uyum, düzen, güzel, doğru, vs.) detaylı incelemeye kalkınca görünmez oluyor. Duygusal, psikolojik ve bilişsel anlamda denge içinde olduğumuz zamanlarda, çok da detaylı bakmadığımız için, her şey bütünsel olarak HARİKA görünür… ama sıkıntılı dönemde, kendimizi tehdit altında hissettiğimiz zamanlarda, korkuların içimizi sardığı dönemlerde, olguları bütün olarak almak nerdeeee…. her şeyi en ince detayına kadar, kılı kırk yararak, ölçüp biçer anlamlandırmaya çabalarız. O nedenle, pozitif farkındalıkta usta olmak için, gözümüzü dört açıp, 5 duyumuzla birden taramalı, olumlu tarafları cımbızla çekmeye bakmalıyız. İlk başlarda çaba istese de, hele bir göz alıştı mı, işimiz kolaylaşıyor… zihin bir defa ehlileşmiş oluyor.

Şimdi, sizden yeniden o odaya girmenizi, ve olan objelere, gerçekte var olanlara, uyumlu veya uyumsuz, eğri veya düz, alakalı veya alakasız, her ne şekilde konumlansalar da, oldukları halde görmek üzere ikinci bir gözle bakmanızı istiyorum… Sizi odanıza bütünsel bakmaya davet ediyorum… salt pozitif bakışla değil… bütünüyle… odanıza unsurlarıyla barışık ve uyum içindeki haliyle, bir bütün olarak bakın. Bu ikinci gözle bakışta neler görüyorsunuz acaba….

Bu arada, bu yazıyı okuyana kadar, o odayla ilgili her hangi bir duygusal eğiliminizin olmadığını hatırlatırım… odanız ve içindekileriyle ilgili ne olumlu ne de olumsuz bir algı biçiminiz yoktu…. tümüyle nötr bir bakış açısıyla girdiğinizi hatırlatırım… Hiç bir beklentinizin bulunmadığı bir yerden, odak noktanızda dahi olmayan bir oda ve içindeki objelerden bahsediyoruz… Ya diğer odalar… merak ediyorum… şu anda oturduğunuz odayı dikkatle tarayacak olsanız, ilk gözle ve ikinci gözle bakacak olsanız, neleri görür ve farkına varırsınız?

Bulunduğunuz mekan, ortam, veya alan, parçalarıyla her ne şekilde yerleşmişse de, mükemmel bir düzenek içinde olduğuna; sizinle uyumlu, sizin de onunla uyumlu olduğunuza; ve sizin vazgeçilmez parçanız olduğuna emin olun. Bütünsel bakış açısından baktığınızda, her şeyin –uyum ve uyumsuzluğun, eğri ile düzün, alakalı ve alakasızın, yani tüm karşıtlıkların (duality), beraberce yer aldığı bir düzenekte olduğunu göreceksiniz. Girdiğiniz odanız gibi; şu anki yaşam alanınız gibi; hatta sürdürdüğünüz yaşamınız gibi! Mühim olan nereden baktığınız!

Barcelona’dan Shirli
21 Nisan 2020

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir