Kutsal Yasak Elma

Sevgililer gününü geçeli birkaç hafta oldu. 14 Şubat’ı kutladığım yok, niyetim Valentine’s gününden bahsetmek de değil; aksine, sevgi ve aşkın kapitalizme alet edilmesine gıcık oluyorum. 14 Şubat 2023 günü Tel Aviv’de katıldığım kadınlar toplantısında, “tarihte en büyük aşklar” temalı bir oturumda büyük bir aşkın bende bıraktığı izi ve uyandırdığı düşünceleri paylaşmak istiyorum; yazar arkadaşım Sara Yanarocak’ın anlattığı Leonard Cohen’in (1934-2016) aşk hikayesi. Nerdeyse tüm sanatçılar gibi, Cohen’in de aşkları çok zengin ve ihtiraslı olmuş. Ne var ki, bazı aşklar farklı şekilde dikkat çekebiliyor. İlerleyen satırlarda okuyacaklarınızı Google’lasanız hepsini bulabilirsiniz; ama perspektif meselesi. Özellikle konuyu meşhur “yasak elma” metaforuna bağlayışımla okunası bir perspektif olabilir. Eh, köşe yazarlarını neden okuruz? Perspektifleri için!

 

Her aşkın kendine has özellikleri olmakla birlikte, genelde aşk dediğin derin sevgiyle birlikte ihtirası, tutkuyu, şehveti, inişleri-çıkışları; aldatmayı, ihaneti, yalanı; ve her şeyin sonu olduğunu kabul edersek, sonlarıyla büyük (aşk) acıları içerir. Çoğu bildiğimiz duyduğumuz aşk hikayeleri, yukarıda saydığım unsurların yaşanmasıyla bir ölçüde tükenir, tüketilir. Leonard Cohen’in de sevdiği ve onu seven kadınların* çok olacağına tabii ki şüphe yok. Her biriyle ihtiraslı aşklar yaşamış; içlerinden Suzanne Elrod ile çocukları olmuş -Adam ve Lorca. Ama bazı aşklar yaşanmışlığıyla (hatta yaşanmamışlığıyla) farklı derecede dikkat çekebiliyor. Bahsini ettiğim, Leonard Cohen’in Suzanne Verdal’la aralarında geçen karşılıklı derin aşk hikayesi. Onlarınki, sanılanın aksine tüm aşkların tüketilmediğinin, hatta bazı özel aşkların ebediyen yaşayabildiğinin, yaşatılabildiğinin, ve çok özel bir ruh bağıyla ölene kadar sürebildiğinin çarpıcı örneği. Aşklarının hikayesi, Leonard’ın aşkını şiire döktüğü ve sonradan ona ün kazandıran “Suzanne” şarkısının sözlerinde** gizli. Sözleri okusanız, aralarındaki bağın derinliğini ve özel oluşunu anlarsınız.

 

Suzanne Verdal ve Leonard Cohen 1960’ların başı Montreal’de, Le Vieux Moulin’de, Suzanne henüz genç bir kız öğrenci, ve genç bir sanatçı olan Armand’ın sevgilisi ve sonra karısı olarak tanışırlar. İlerleyen yıllar Leonard ile dostlukları daha da pekişir. BBC Radio’da Suzanne ile röportajda*** Suzanne o dönemi şöyle anlatır: “O zamanlar Armand’dan ayrı yaşıyordum ve deniz kıyısına çok ilgi duyuyordum. Lawrence Nehri benim için özel bir şiirsellik ve güzellik taşıyordu ve kızım Julie ile orada yaşamaya karar verdim. Leonard, yaşadığım bu çarpık zeminli ve şiirsel nehir manzaralı yeri duydu ve birçok kez beni ziyarete geldi. Birçok kez birlikte çay içtik ve mandalina portakalları yedik.”

 

Paylaşımları ilerler, derinleşir. “Beni fark ettiğimden daha fazla ‘içine çekiyordu’. Tüm o anı hafife almışım. Ben sadece konuşurdum, hareket ederdim, cesaretlendirirdim ve o da arkasına yaslanıp sırıtarak her şeyi içine çekerdi. Her zaman geri dönüş almazdım ama varlığını gerçekten benimle bütünleşik olduğunu hissederdim. Örneğin sokakta yürürken ayakkabılarımızın tıkırtısı, onun botları ve benim ayakkabılarım, eşzamanlı hareket ederdi. Bunu tarif etmek zor. Neredeyse birbirimizin düşüncelerini duyardık. Çok eşsizdi, çok, çok eşsizdi.” der Suzanne.

 

Sözleriyle derin ve samimi “Suzanne” şarkısının çıkışıyla Leonard büyük yıldız olur, Suzanne ile ilişkileri zamanla değişir. Suzanne dünyayı gezmeye çıkmıştır, ve ara sıra karşılaşırlar. “Minneapolis’te bir konser vermişti ve beni sahnenin arkasında gördü ve çok güzel bir şekilde karşıladı. ‘Ah Suzanne, bana çok güzel bir şarkı verdin’ dedi. Çok tatlı bir andı. Ama belki de şu anda açıklamak istemediğim bazı acı-tatlı anlar da oldu.” diye anlatır.

 

Ruhların buluşması üzerine olan bu şarkı aynı zamanda ruh birlikteliklerinin ayrılmasına uzaklaşmasına da neden olur. “Ben sanat için sanata sadık kaldım ama o yoluna devam etti ve ben de davama sadık kaldım. Sanırım bu onu korkuttu, utandırdı ya da rahatsız etti.” Suzanne, birçok büyük aşkın ve aşıkların maddiyatın etkisiyle koptuğunu, kendisinin Leonard ile manevi anlamda büyük aşıklar olduklarını, şarkıyla birlikte uzaklaştıklarını ama aşklarının hiçbir zaman tükenmediğini anlatır. “Birine bakarsınız ve o an ebedidir, en derin dokunuşları olur; biz de Leonard ile paylaştığımızın aynı bu olduğuna inanıyorum.”

 

Leonard bir röportajında* Suzanne Verdal ile ilgili anlatımında “Suzanne” şarkısını onun için yazdığını ve sözlerin hepsinin tamamen gerçek ve yaşanmış olduğunu söyler. “Aslında çayın içinde küçük portakal kabuğu parçaları vardı. Ama ‘çay ve portakal’ kulağa daha hoş geliyor, değil mi? Montreal’de suya yakın bir yerde yaşıyordu. Ve sizi ‘nehir kenarındaki evine götürürdü’. ‘Teknelerin geçişini duyabilir’ ve ‘geceyi onun yanında geçirebilirdiniz’. Tüm bunlar… ve ben onun mükemmel vücuduna zihnimle dokundum. Çünkü, bir arkadaşımla evli olduğu ve ona başka bir şeyle dokunamadığım için!” der. Suzanne’ın aktarımına göre, Leonard aralarındaki ilişkiyi ileri götürmeyi istemiş olsa da, Suzanne reddetmiş. 2006 yılında CBC muhabiri Paul Kennedy’ye “Bu konuda sınırları koyan bendim” der ve ekler: “Bir ölçüde, bu değerli bağı bozmak, ona olan sonsuz saygımı yitirmek istemedim… Cinsel bir birlikteliğin bunu bir şekilde küçülteceğini değersizleştireceğini hissettim.” der.

 

Onlarınki öyle bir aşktı ki, fiziksel dokunuşların olmadığı, zihinsel ve ruhsal dokunuşlardan ibaret çok özel bir bağdı. Kadın adamı ne kadar çok sevmiş ki, onu arzulamasına ve onunla zihinsel ve ruhsal birliktelikle yetinmeyip fiziksel birleşme fırsatına rağmen, ihtirasına, arzularına yenik düşmemiş ve ona olan sevgisini korumayı seçmiş. Ne ulvi, değil mi? Ne büyük bir aşk… Nasıl bir derinlik… Nasıl bir irade. Bir aşkın gelebileceği en kutsal mertebe bu olsa gerek. İşte, beni özellikle etkileyen tarafı da bu oldu. Dahası, aşklarını tüketmemiş olmaları, ebediyen içlerinde yaşatmış ve korumuş olmaları, ölümlerinden sonra dahi aşklarının evrende kalmaya devam edecek olması. Ve tek-tük de olsa böylesi bozulmamış derin ruhsal ve zihinsel seviyede aşkların var olabileceği düşüncesi…

 

Tüm bunların içinde yasak elma nerede diyeceksiniz? 😃 Yasak elma**** diye bildiğimiz aslında Tanrı’nın meyvesini yemeyi yasakladığı “bilgi” ağacının (iyiyle kötüyü bilme ağacının) meyvesidir. Rivayete göre, Havva cennet bahçelerinde mutlu mesut gezerken, iblis yılanın sözüne kanıp merakına yenik düşerek ve Tanrı’nın emrine karşı gelerek yasak meyveyi yer, Âdem’e de yedirerek cennetten dünyaya düşüşle cezalandırılırlar. İnanırsan…

 

Yasak elma, bir ölçüde iradeye yenik düşmeyi ve günahı, yani Tanrı’nın lütfuna, cömertliğine ve kurallarına karşı gelmeyi simgeler. Suzanne, Havva’nın Adem’le yaptığının aksine, irade gücüyle kendince iyiyle kötüyü ayırt etmeyi başarmış, yasak elmanın tahriki ve baştan çıkarıcılığına kanmayarak Leonard’a olan sevgisini korumayı seçmiş, ve yarattıkları kutsal aşkı her ikisi için cennet bahçesinde yaşatmayı başarmış.

 

Küçük bir dipnotla bitireyim. Daha önce absürt bir hipotezde bulunmuştum. Bu ikincisi olsun… 😃

Her ne kadar kutsal kitaplar, Âdem ile Havva’nın cennetten kopuşunu Havva’nın üzerine yıksalar da, öyle olduğuna dair şüphelerim var…. Dinin ve yönetiminin başlangıçtan (Genesis) beri erkek egemen olduğunu da kabul edersek, hikâye pek tabii Adem’in etrafında, yani iblis yılana kanmasıyla cereyan etmesi kuvvetle muhtemel bir olasılık. Tarihten bu yana irade ve günah konusunda kadınların daha dayanıklı olduğunu, kendine sunulan nimetleri kendinden vazgeçme pahasına koruma güdüsüne sahip olduğunu düşünecek olursak, neden olmasın? Dahası, egemenliği elinde tutma ve kendini daima haklı görme eğilimi olan erkek suçu neden üzerine alsın ki? Tabii ki de bunu bilemeyiz, bilemeyeceğiz… Allah kerim… Bilse bilse, o bilir!

 

Sevgisini korumayı seçen tüm aşklara ve aşıklara ithafen…

Barcelona’dan sevgiler…

26 Şubat 2023

 

Kaynakça:

*Leonard Cohen, the women he loved, and the women who loved him

https://www.cbc.ca/music/read/leonard-cohen-the-women-he-loved-and-the-women-who-loved-him-1.4998473

 

**Leonard Cohen – Suzanne – Lyrics

https://genius.com/Leonard-cohen-suzanne-lyrics

 

***You probably think this song is about you – Suzanne Verdal McCallister interviewed by Kate Saunders, June 1998, BBC Radio

https://www.leonardcohenfiles.com/verdal.html

 

****Kutsal kitaplarda Âdem ve Havva’nın yediği elma neyi sembolize ediyor?

https://eksiseyler.com/kutsal-kitaplarda-adem-ve-havvanin-yedigi-elma-neyi-sembolize-ediyor

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir