Susmak İle Sessiz Kalmak Arasında Bir Dilemma
Bir süredir sessizim. Yazmak istesem de yazamadım. İçimde birikmiş sözcükler düşünceler, sıkışmış hapsolmuş haldeler. Halbuki yazacak çizecek çok fazla şeyler oldu, oluyor. Hepimiz görüyoruz, ama bir şey yapamıyoruz. Leonard Cohen’in meşhur lafı “Herkes biliyor geminin su aldığını. Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini. Ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu.” bugünler içinmiş meğer…
Evet, bir süredir yazmadım, çünkü yazacak olsam yine aynı konuda yazacaktım. Bana bile kabak tadı verdi. Türkiye’nin geleceği ve seçim sonuçlarının getireceklerini artık daha fazla yazmak istemedim. Ne var ki, sabah akşam, çevremdeki herkes gibi, bu konuyla meşguldüm. Uykularım bozuldu, sinir sistemim altüst oldu, yeme düzenim şaştı, yaşam odağım kaçtı, bedensel hareketlerim ağırlaştı, neşem gitti… Parafini tükenmekte olan bir mum gibi, hala ayakta olsam da, ışık versem de, ferim kaçtı. Tam tabiri, “ışıklar yanıyor, ama evde kimse yok” hali. Hepsi de haksızlığa uğramanın, çaresizliğe düşmenin, ve gelecekleri görmenin dayanılmaz ağırlığından. Kim demişse, doğru demiş; cehalet kesinlikle bir mutluluk!
Bunlar olup biterken bir yandan da, boş durmadım. Yazmasam da, okudum, bilgi kabımı doldurdum. Bile bile mutlu olmaya ters düşmeyi seçmişim gibi gündemi takip etmeye devam ettim. Yerimde duramayıp, suskun kalmayı beceremeyip okuduklarımı sosyal mecralarda paylaşmaktan kendimi alamadım. İçimde ciddi güçlü bir ses bana, “ne oturuyorsun, kalk, susma, harekete geç, sana ait olana sahip çık, başkalarından sahip çıkmalarını bekleme, gücü onlara atfetmek yerine kendinde ara, bul, ve sesini duyur!” diyordu. 23 Mayıs günü kızım “Anne, instagrama çok bakma” diye DM attı. Ben de, tamam, bırakacağım dedim. Benzer bir uyarıyı 19 Şubat tarihli “Umudun Yasını Tutmak da Varmış” yazımı yazdıktan sonra annem-babamdan işittim. Ama, ne yapayım, o içimdeki “harekete geçmiş varlık” dinmek bilmiyor, susmak istemiyordu. Bir yerden çatlak bulup, karanlığın içine doğru sızan ışık huzmeleri gibi çıkmaya çabalıyordu. Neden? Daha fazla ruhu uyandırmak, olacaklara gözlerini açmak, ve geleceğimizi (gençlerimizin geleceğini) koruyabilmek için.
Biliyorum, bazen en iyi cevap sessiz kalmaktır. Ama “Susmak, dayanılması çok güç bir cevaptır.” (Sadi Şirazi). İşte içine düştüğüm ikilem, sıkışmış kaldığım susmak ile sessiz kalmak arasındaki nokta… Çünkü “Susmak; sessiz kalmak değil, ağız dolusu bir çığlıktır aslında. Susmak; sahibini arayan, tepeden tırnağa bir yalnızlığın kahra dönüşen isyanıdır…” (Bedirhan Gökçe Göktan). Hangisi doğru, içimdeki çığlığın ve bilginin içinde boğulmayı seçmek mi, yoksa böğürürcesine onları dışarı atmak mı? Kimin pahasına? Neyin pahasına?
Tarihleri yazan büyük liderler dönemi artık geçti, kurtarıcı kahraman devri geride kaldı. 100 yıllık liderlik teorilerinin gelişimini izlerseniz, liderlik olgusu büyük lider (Great Man teorisi diye geçer) figüründen, takipçilerin gücüne dayalı liderlik modellerine evrildi. Toplumun geneli henüz farkında olmasa da, gün gibi ortada, güç liderlerde değil, takipçilerde. Bugün etkili takipçiler (effective followers) birer lider gibi işlev görüyor, takipçileri ve liderleri harekete geçiriyor, değişimi gelişimi tetikliyor. O yüzden “susamıyorsan susma, duramıyorsan durma, bir diyeceğin varsa söyle” diyorum.
Ziya Paşa Akyürek “Bazen öyle bir yerde durursun ki, insanlar ne desen yanlış anlarlar. İşte orada susmak en güzeldir.” demiş. Güzel demiş! Bir ekleme de ben yapayım. Yanlış anlaşılma pahasına ve sevdiklerinle ters düşmeyi göze alarak, savunduğun değerler için sesini çıkarmalı ve kendine saklamamalısın. Bir an geliyor ve içindeki o dürtü seni harekete itiyorsa, ne pahasına olursa olsun susmaman gerekiyor.
Bu satırları yazarken, sana yazıyormuşum gibi okuyorsun, biliyorum. Aslında, sana değil laflarım. Kendime! Susmak ile sessiz kalmak arasındaki dilemmamı asla ve kat’a unutmayayım, sesimden vazgeçmeyeyim, ve varlık ışığımı yaşamımın sonuna kadar daim kılmayı başarabileyim diye kendime yazıyorum. Sen de, içinden kendine bir parçalar alıyorsan eğer, istediğin kadarını al, uygula.
04 Haziran 2023
Barcelona
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!