Dünya İnsanı Olmak ya da Olmamak…

Gündemi konu alan yazarlarımıza çok özeniyorum. Sanırım, olayların çok hızlı gelişmesi ve yetişemememden ötürü, yazılarımda kendi gündemimi genel yaşama bağlama eğilimim oluyor. Ancak bu yazımda son günlerde çok tartışılan, hatta belli bir zamana sınırlanmamış ve yüzyıllardır var olan bir olguya parmak basmak istiyorum. O da insanın sevgisizlik, nefret, ötekileştirme, şiddet ve canavarlaşma yoluyla bir dünya insanı olmasının önüne geçen en büyük engel, antisemitizm!

 

Türkiye’de doğmuş, 10 yaşıma kadar İstanbul’da büyümüş, 16 yaşıma kadar İsrael’de gençliğimi yaşamış, ardından 47 yaşıma kadar İstanbul’da hayatımı sürdürüp ve son beş senedir Barcelona’da yaşayan biriyim… Kim miyim? Sosyal kimlik olarak doğuştan bir kadınım, Türküm ve Yahudi’yim.  Sonradan sırasıyla öğretmen, eğitimci, anne, mentör vb. farklı sosyal kimliklere sahip oldum. Bunlara daha birçoğunu ilave edebilirim. Ama kendimi asıl tanımlayacağım kimlik olsa olsa bir “dünya insanı” olmaktır. Salt çok dil konuşuyor olmak, dünyanın birçok yerine gitmiş gezmiş veya yaşamış olmaktan değildir. Bir dünya vatandaşının algısı, tutumu, davranışları ve yaşayış biçimine sahip olduğumu düşündüğüm içindir.

 

Sizce dünya insanı nasıl biridir? Küresel alana açılmış, dünyaya mal olmuş ve tanınmış biri midir? Bence, ondan çok ötedir… Hizmetkar liderlik (servant leadership) özelliklerine sahiptir mesela. Kendisi önemli olduğu kadar toplumun diğer bireyleri de değerlidir onun için; kendinden olan değil sadece, farklı yaşam, geçmiş, kökler ve inanışa sahip olanları da kıymetli görür; her canlının bu evrende kusursuz bir yeri ve işlevi olduğuna inanır; ve eğer onlara destek ve yardım edebilecekse, bunu “bütünün hayrına” prensibiyle gönüllülükle, tutkuyla, sevgiyle, ve şefkatle yapar. Özetle, dünya insanı olmak çok kültürlü, çok boyutlu ve kendisiyle ve toplumla bütünleşik yaşamaktan ibarettir. Gerçek bir dünya insanı empati becerisi yüksek, kendine ve başkalarına şefkat duygusuyla yaklaşan, kendi ve herkese saf koşulsuz sevgi besleyen, sahip olduklarına ve olmadıklarına şükreden ve olanı çevresiyle paylaşarak zenginlik duygusu yaşamayı seçen biridir.

 

Örneğin, son günlerde antisemittik söylem ve demeçlerle dikkati çeken Kanye West’in bir dünya vatandaşı olduğunu söyleyebilir miyiz? Globalleşmiş bir kimliği olduğunu evet, diyebiliriz; ama tüm dünya insanına hitap edecek söylem ve davranıştan yoksun olduğu için bir dünya vatandaşı olması pek mümkün değil kanısındayım. Nefret, husumet veya ötekileştirme gibi nifak tohumları atan sözleri ve sonrasında mental sağlığı ve dengesizliğinin arkasına sığınan duruşuyla nasıl birleştirici, kapsayıcı ve sevgi aşılayıcı bir dünya insanı olabilir ki?

 

Yüzyıllardır toplumların belli kesimine karşı nefret söylemleri hep var olmuştur. Bunun en yaygını antisemitizm olsa gerek. Tarihten bugüne sürüyle toplumlar oluştu yok oldu, ne ilginçtir Yahudi toplumu pogromlardan soykırımlara, başına gelenlere rağmen yüzyıllardır yok olmadan varlığını sürdürdü. Yahudi toplumu, bir “günah keçisi” gibi, sevgisizlik ve insansızlık karanlığının içindeki nefret ve şiddeti kendine çekerek, bizlere gerçek sevgi ve şefkatin aydınlığını, gelişmişliğini ve ölümsüzlüğünü temsil ediyor, hatırlatıyor olabilir mi?

 

Mark Twain’in 1899 yılında yayımladığı bir yazı bunları çağrıştırıyor. Sözlerinin tonu sesi olmadığı halde, çok değişken duygular aksettirdiğini, hissettirdiğini düşünüyorum. Metni okumaya ve sizde yarattığı duyguları samimiyetle irdelemeye davet ederim:

 

İstatistikler doğruysa, Yahudiler insan ırkının yalnızca yüzde birini oluşturuyor. Bu, Samanyolu’nun alevleri arasında kaybolmuş, bulanık, loş bir yıldız tozu bulutunu akla getiriyor. Doğrusu, Yahudi’nin adının pek duyulmaması gerekir, ama duyulur. Her zaman duyulmuştur. O, gezegende diğer insanlar kadar öndedir ve ticari önemi, hacminin küçüklüğüyle aşırı derecede orantısızdır.
Edebiyat, bilim, sanat, müzik, finans, tıp ve karmaşık öğrenme alanlarında dünyanın en büyük isimleri listesine yaptığı katkılar da sayılarının zayıflığıyla orantısızdır. Dünyada her çağda muhteşem bir mücadele vermiş ve bunu elleri arkadan bağlı olarak yapmıştır.  Kendini beğenmiş olabilir ve bunun için mazur görülebilir. Mısırlılar, Babilliler ve Persliler yükseldiler, gezegeni ses ve ihtişamla doldurdular, sonra bir düş gibi kayboldular ve öldüler; Yunanlılar ve Romalılar onu takip ettiler ve büyük bir gürültü yaptı ve gittiler; başka halklar fırladı Kalkıp bir süre meşalelerini yüksekte tuttular ama meşale yandı ve şimdi alacakaranlıkta oturuyorlar, ya da yok oldular.  Yahudi hepsini gördü, hepsini dövdü ve şimdi her zaman olduğu gibi, hiçbir çöküş, yaşlılık kusuru, parçalarında zayıflama, enerjisinde yavaşlama, uyanık ve saldırgan zihninde hiçbir donukluk göstermedi.  Yahudi dışında her şey ölümlüdür; diğer tüm güçler geçer, ama o kalır.  Ölümsüzlüğünün sırrı nedir?”  – Mark Twain

 

Sizce sözleri şu duygulardan hangisini içeriyor: Hayranlık, özenme, idolleştirme mi? Şaşkınlık ve merak mı? Gıpta, imrenme ve kıskançlık mı? Kendini güçlü, kudretli, üstün ve değerli hissetme mi? Empati, şefkat, sevgi ve minnet mi? Yoksa öfke, utanç suçluluk mu? Belki hiçbiri, belki hepsi… Aynı anda tümünü hissedebiliyor insan. Nereden, hangi geçmişten, hangi büyütülme şartlarından geldiğimizle ve hayata ve insanlara nasıl baktığımızla doğrudan ilintili. Dahası, bu duyguların hepsi doğal ve insana has olduğundan içimizde bunlardan birkaçını duymamız kadar tabi bir şey olamaz. Ama asıl tabi olmayan -hatta kabul edilemez olan- duygularımızı nasıl ifade ettiğimizdir, neye kullandığımızdır ve kendimizi ne türden hareket ve davranışlara ittiğimizdir.

 

Bu duyguları keşfetmeyi ve daha iyi anlamayı arzu edenlere Psikolog ve Endüstriyel Psikolog Brené Brown’ın HBO Max’teki 5 bölümlük Atlas of the Heart serisini öneririm. Duyguların yaşamımızdaki rolünü ve bizleri harekete geçirdiği gerçeğini vurgulayan Brown, duygular alanındaki çalışmalarıyla bir önder kabul edilir. Dünyanın tanıdığı Kanye West’in antisemittik demeçleri üzerine sosyal medya hesabında paylaştığı sözleriyse birleştirici nitelik taşımaktadır.

 

Yahudi dostlarımın yanındayım; Yahudi cemaatinin yanındayım; sevgiyle! Antisemitizm sevgisizliğin (lovelessness) ve insandışılaştırmanın (dehumanization) somut örneğidir. Sevgisizlikten yana olduğunda kendini veya bir başkasını sevemezsin. Her formuyla antisemitizm şiddettir. Biz insanları birbirine bağlayan unsurları  yıpratır.” – Brené Brown – 25 Ekim 2022

 

Son cümleyle… Sevgisizlik, nefret ve şiddet olgusundan uzaklaşmak ve “Bir daha asla!” diyebilmek için, hepimizi küresel çapta bilinir insan olmaktan çok bir dünya insanı olmaya ve o yolda ustalaşmaya davet ediyorum… Valencia’dan Sevgiler…

28 Ekim 2022

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir