2021’e Hızlı Giriş…
(Yazarı sesli dinlemek için tıklayın.)
Geçen hafta Facebook’ta yaptığım bir paylaşıma çok sevdiğim bir arkadaşım “Hızlı girdin 2021’e” yorumunu yaptı. Dışardan bakınca haklı olabilir. Sosyal medyada pek aktif olmayan ben, son günler yeni yayınlanan kitabıma ve Harvard Business Review Türkiye dergisinde yayınlanan makaleme ilişkin üst üstüste paylaşımda bulununca, ister istemez çok aktif, üretken ve yeni yıla hızlı girmiş gibi olabilirim. Hatta kendime de “hızlı mı girdim acaba” diyorum. Oysa 2020’de yaptıklarımın benzerlerini yapmaya devam ediyorum. Ama itiraf ediyorum, son günler gerçekten inanılmaz hızlı ve yoğun geçiyor ve karantinadaki sakin günlerimi özlüyorum. Bir yandan da, etrafıma bakıyorum; hızlı görünen bir ben değilim.
Benim için en çarpıcı örnek muhtemelen Covid-19 aşısının uygulanma hızı… Çin, İsrail, Birleşik Krallık, ABD, Bahrain, Almanya, İtalya gibi ülkelerle başlayıp, diğer ülkelerin son hızda uygulamada takip etmeleri… 24 Ocak 2021 verilerine göre aşılama süreci sistematik şekilde hızla ülke nüfusuna uygulanıyor –İsrail (%41.8), Arap Emirlikleri (%25.1), Birleşik Krallık (%10.1), Bahrain (%8.5), ABD (%6.2), İspanya (%2.5), İtalya (%2.3), Almanya (%1.9), Fransa (%1.5), ve Türkiye (%1.5) bunlardan bazıları. Detaylı ve günlük verilere Our World in Data sitesinin linkinden ulaştım. https://ourworldindata.org/covid-vaccinations
Amacım Covid-19 aşılamasını güncel verilerle haber yapmak değil; asıl niyetim dünyaca üretkenliğin müthiş hareketlenişin ve aktif oluşun yeni yıla girişimizle hızlandığı yanılsamasını gözler önüne sermek. Zira, Mart 2020’den muhtemelen Haziran 2020’ye kadar milyarlarımız evlerimize kapandığımız, hareket ve dolaşım kabiliyetimiz kısıtlandığı ve adeta yerimizde “saydığımız” durağan halimize rağmen, gerçekte hiçbirimiz oturduğumuz yerde durmadık; tersine son derece üretken ve yaratıcı olduk. Bazılarımız okudu araştırdı, bazımız yazdı, bazımız pişirdi, bazımız müzik yaptı, bazımız çevresine destek toplayıp aş dağıttı, bazımız bildiklerini harmanlayıp bilgi paylaştı, bazımız da negatif kalabilmemiz için pozitif enerji yaydı. En önemlisi, hepimiz bunları yaparken günlük iş ve sorumluluklarımızın dışında kalan vakitte yaptık; sınırlarımızın ötesine geçtik, usul usul, adım adım, sessiz sedasız, kendi kendimize ürettik, yarattık… Ve artık ürettiklerimizin dünyayla temas etme vakti geldi… cevherlerimizi gün ışığına çıkarma ve paylaşma vakti geldi.
Benim de yaptığım, cevherlerimi paylaşmak oldu. Tabii, kabul ediyorum, yayınladığım bir kitap ve bir makale haberi duyurunca “hızlı” giriş gibi oldu. Hele ki paylaşımlarımın ardından gelen yansımalar, bana da “hızlı” giriş yanılsaması yaşattı. Halbuki, uzun bir süre durağan görünmenin etkisiyle harekete geçen en ufak bir olgu haliyle eskisinden daha hızlı görünebiliyor. Geçen hafta LinkedIn’de paylaştığım bir post 3-4 günde 124 kişiden beğeni, 55 yorum ve 8311 izleme topladı. Rekor!!! Bu benim için bir ilk… belki de sadece bir ilk olarak kalacak! Ne mi paylaştım? Üç yıl süren uzun soluklu Doktora Tez araştırmamın çıktısı “Çalışan Bütünlüğü-Employee Wholeness” esenlik modelini ve çıkış hikayesini “Çalışanlarınız Mutlu mu?” başlıklı makalemle, Harvard Business Review Türkiye Dergisi Ocak 2021 (sf.94-99) sayısında anlattığımı yazmıştım.
Her şeyi analiz etme ve anlamlandırma çabasıyla, geriye bakıyorum… İlginç bir perspektif belirdi. 2020 yılının büyük çoğunluğu evde oturup vakit öldürüyor gibi görünsek de devinimlerimizin sonuçları çıktıkça, 2020’de hiç durmamışız; gayet de hızlıymışız, ama farkında değilmişiz diyorum. Bunu fizikten hız kavramıyla ilişkilendirerek anlatmaya çalışayım: Şimdi, eğer ben, 2020’de üretkenliğim açısından belli bir hızda (speed) ilerliyor idiysem, 2021’de çıkardığım sonuçlarla geçmiş hızıma hız katmış -yani ivme (speed up=accelerate) kazanmış, ve daha hızlı yol almış ve ilerlemiş olmaz mıyım? Yani, 2021’de ortaya çıkardığımız sonuçlar, 2020’de ektiğimiz emeğin meyveleri olduğuna göre, üretkenlik “hızımızı” neden salt 2021’e (çıkan sonuçlara) ithaf ediyoruz… Neden önceki adımların, yolculuğun, veya sürecin getirdiklerini olduğu gibi tarafsızca değerlendirmiyor veya hakkettiği değeri vermiyoruz?
Bana kalırsa, çoğu yanılsamamız sonuca kilitlenmemizden kaynaklanıyor; yolculuğu ve getirdiklerini kolaylıkla göz ardı ediyor olmamızdan. Öyle ki, hiçbir ürün ansızın ortaya çıkmaz. Gün ışığına çıkmış her bir yapıt arkasında yılların birikimi, emeği ve adanmışlık yolculuğu ile gelir. Nihai sonuç gün yüzüne çıkmak için doğru zaman ve yeri bekler. Son dönemde tanık olduklarımız da, yani Covid-19’un yarattıkları bir Kelebek etkisinden farksız! Her şeyin her şeyle bağlantılı olduğu, en ufak bir olgudaki değişimin alakasız gözüken başka şeylere etki edebileceği felsefesinden bahsediyorum. Hayatımıza giren küçücük bir tetikleyici (Koronavirüsü) ansızın ve beklenmedik şekilde içimizde uykuda bekleyen cevherleri uyandırdı, yılların birikimi ve emeğini harekete geçirdi; ve ardı ardına ürünlerimiz hızlı giriş yapıyormuşçasına etrafa yayılıyor.
Diyeceğim o ki, biz 2020 yılını tümüyle yanlış algılamış olabiliriz. 2020 yılı bir koza misali, dünyaya sürüyle yeni bebeğin doğmasına -hem gerçek hem de mecazi, aracı olmuş; üretkenliğin, yeniliğin, yaratıcılığın, değişimin ve dönüşümün beşiğiymiş de yeni fark ediyoruz.
24 Ocak 2021
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!