Güzel Çirkin

Bu yazıyı bir cennet köşesinden, doğanın sadeliği ve güzelliğinin içinden yazıyorum… Ve tüm saflığıyla size sormak istiyorum… Aynaya baktığınızda ne görüyorsunuz? İç sesiniz genelde ne gibi mesajlarla sizi yönlendiriyor? Çoğunlukla hangi gözler ve sözler hâkim, sizi yücelten mi yoksa yeren mi? Acaba bu neye bağlı, kendi iç sesinize mi, yoksa dış ses ve söylemlere mi? Peki ya kendinizi nasıl biri olarak görüyorsunuz? Sevmeye ve sevilmeye değer güzel insan mı, yoksa kendinden nefret eden, kayda değer özelliği olmayan ve sevilmeyi hakketmeyen biri mi? Bu sorularıma yanıt aramadan önce aşağıdaki şiiri okumanızı öneririm…

 

Çok çirkinim!

O yüzden beni ikna etmeye çalışma ki

Çok güzel bir kişiyim

Çünkü eninde sonunda

Her konuda kendimden nefret ediyorum

Ve kendimi şu yalanla kandırmayacağım:

İçimde kayda değer bir güzellik var

Hatta emin ol kendime hatırlatacağım ki

Değersiz ve berbat bir insanım

Ve hiçbir dediğin beni inandıramaz ki

Sevgiyi hakkediyorum

Çünkü ne olursa olsun

Sevilmek için yeterince iyi biri değilim

Ve şuna da inanacak durumda değilim ki

Gerçekten içimde güzellik var

Çünkü ne zaman aynaya baksam düşünürüm

İnsanların dediği kadar çirkin miyim?

 

Veee… şiiri okudunuz… Ne düşünüyorsunuz? Bu dizeler size neler hissettirdi? Kendinizle ilgili “evet, çirkinim ve değersizim” algısını mı onayladı, yoksa “hayır efendim, ne münasebet, bu kesinlikle beni yansıtmıyor ve gayet sevilen, iyi ve güzel biriyim” düşüncesi mi uyandı? Belki sinir bozucu buldunuz, belki sizi huzursuz etti, belki de hiç etkilemedi. Ama eminim ki az biraz düşündürttü… Kendinize nasıl baktığınız, nasıl konuştuğunuz ve nasıl algılandığınıza dair birtakım farkındalıklar getirmiş olabilir. Belki…

 

Şimdi, bir anlığına durmanızı, sıraladığım soruları bir kenara bırakmanızı ve şiiri yeniden tersten, yani aşağıdan yukarıya doğru yeniden okumanızı istesem…

 

Japon ressam Kazuo Shiraga’ya (1924-2008) ait 1964 tarihli yağlı boya tablosu, MoMA, NY.

 

Eveeeet…. Aynı şiiri tersten okudunuz… Ne oldu? Ne gibi hisler düşünceler uyandı? Bu dizeler sizde nasıl bir etki yarattı? Aklınızdan geçenleri çok merak ediyorum… Acaba bu şiir sizi ne kadar anlatıyor? Daha doğrusu, dizeleri iç sesinizi ne ölçüde yansıtıyor? Hatta gerçekte hangisini yansıtıyor; iç sesinizi mi, yoksa dış seslere dayalı kendinizi algılama biçiminizi mi?

 

Yanıtlaması zor sorular, farkındayım. Kendimden örnek vereyim: Bu şiir karşıma çıktığında ilk okuyuşumda, kendi kendime “yaaa… evet olabilir; sevilmeyi hak etmeyecek kadar değersiz biri olabilirim, zira bunu defalarca çeşitli kişiler ve olaylar sayesinde deneyimledim ve hissettirildim” diye geçirmiştim içimden. Çok acayip bir algı değildi benimkisi… Sonuçta başkalarının gözünden ve davranışlarından yola çıkarak kendimizi keşfedip tanımıyor muyuz? Kendimi algılayışım, görüşüm, bakışım ve değerlendirişim salt kendi iç algıma veya iç bakışıma değil, dışımdaki olaylar ve kişilerle doğrudan bağlantılı.

 

İlginç olan, şiiri tersinden okuduğumda oldu. İlk tepkim, “dur bir dakika; bu dizelerin -ne düzden ne de tersinden, hiçbir ifadesi kendimi algılayış biçimimi yansıtmıyor, yansıtamaz! Ben sevmeye ve sevilmeye layık biriyim; içimde iyilik şefkat ve sevgi var; ve bundan bir zerre kadar şüphe duymuyorum” oldu. Nasıl mı? Çünkü, şu yaşıma gelmişim, kendimi biliyor ve tanıyorum; deneyimlerim ve hasbelkader yaşam tecrübelerim sonucunda insanların söylem veya düşüncelerini değerlendirerek ve kendi iç sesimin süzgecinden geçirerek kendimi değerlendiriyorum; kendimi gerektiğinde yargılıyorum veya onaylıyorum. Yani, kendimi çevremdekilerin yansımaları sonucu keşfediyorum; sonrasında kendime soruyor ve onaylama veya yargılama arasında iç sesimle seçim yapıyorum.

 

Vurgulamaya çalıştığım şey şu: öz değerlememiz, öz saygımız ve öz benliğimiz; ve tabii ki akabinde gelen yargılamalarımızla onaylamalarımız iç seslerimize dayalı olmaktan çok, dışımızdan gelen mesajlar ve söylemlere bağlı oluyor genelde. Psikolojide bu algılama biçimine nöroalgı (neuroception) terimiyle iç algı -veya içe bakış (introception) ve dış algı -veya dışa bakış (extroception) olarak geçer. İdeal olan veya arzu edilen, kişinin kendi iç algısına dayalı bir kendini değerlendirme ve onaylama mekanizmasını inşa etmesi. Halbuki, yeni gençliğin tüm benlik inşasının dış algı ve yansımalar üzerine kurgulu olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı?

 

Özetle, kendimizi algılayışımıza ve benliğimizi inşa edişimize dikkat çekmek istedim. Şu kısacık şiiri doğrudan veya tersten okurken dahi bizde türlü hisler yaratıyorsa eğer, o zaman bir durup aynaya bakmalı, aklımızdan geçen laflara kulak vermeli ve içlerinden iç algı ile dış algı arasındakileri ayıklayarak aralarında dengeyi aramalıyız. Algımız salt dış bakışa dayalı olmayacağı gibi, salt iç bakışa da olmamalıdır.

 

Dip not: Tersine şiir (reverse peom) diye geçen Pretty Ugly (2018) başlıklı bu şiir, Abdullah Shoaib adlı şaire aittir. Orijinal (İngilizce) versiyonu aşağıda. Türkçeye çevirim orijinalindeki etkiyi yansıtmamış olabilir. Size önerim, “zihni sinir” sorularımı orijinalini okuyarak yeniden değerlendirmeniz…

İzmir Tırazlı Köyünden sevgilerimle…

10 Temmuz 2022

 

Pretty Ugly

by Abdullah Shoaib 

I’m very ugly

So don’t try to convince me that

I am a very beautiful person

Because at the end of the day

I hate myself in every single way

And I’m not going to lie to myself by saying

There is beauty inside of me that matters

So rest assured I will remind myself

That I am a worthless, terrible person

And nothing you say will make me believe

I still deserve love

Because no matter what

I am not good enough to be loved

And I am in no position to believe that

Beauty does exist within me

Because whenever I look in the mirror I always think

Am I as ugly as people say?

 (Now read bottom to top)

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir