Şakası Yok! Sondan Önceki Son Çıkıştayız!
Daha önce yazdım… Sondan önceki son çıkıştayız diye. Yine yazacağım… Tekrar tekrar yazmaya da devam edeceğim. Dünya ters yüz olmuş. Dört bir yanda acayiplik, kokuşmuşluk, yozlaşma, hak yeme-yedirme, kadına şiddet, çocuğa istismar, gelir adaletsizliği, yaşam ve yasal güvencesizlik… Almış başını gitmiş… Şakası yok! Durumun vahametini idrak etmemiz için daha ne olmalı?
Yani… Kimin aklına gelirdi? “Bibi” Netanyahu’nun “hukuki reform” teşebbüsünde bulunacağı, buna karşı en demokratik işleyişe sahip devletlerden biri olmasına rağmen İsraillilerin sokaklara taşacağı ve hükümeti protesto edeceği, taleplerinde ısrarcı olup genel grevlerden tutun savunma hareketini yavaşlatmaya varacak kadar ileri gideceği, ve ülkede yaşamı durma noktasına taşıyacağı, dahası “We don’t want to end up like Turkey!” (“Türkiye gibi olmak istemiyoruz”) pankartlarıyla içlerindeki gelecek korkusunu dile getireceği, iradelerini, kuvvetini, kudretini böylesine güçlü göstererek Bibi’ye dur diyeceği… Şaka değil, gerçek!
21nci yüzyılda, uzaya gidiş ve yapay zekada bilinç keşifleri yapılırken, geçtiğimiz yıl kadınların İran’da temel insan hakları ve özgürlüğü için savaş vereceği, canını feda etme noktasına geleceği, protestolar ardından tutuklanmalar ve kadınların uğradığı vahşice muamelelere rağmen kadınların korkusuzca ve cesaretle direnişlerine devam edeceği, İran rejiminin bunu bastırmak için protestoculara 60.000 Dolar ceza uygulayacağı, ve kız okullarında okuyan 1000’den fazla kız çocuğunun (eğitimden geri kalmaları maksadıyla) zehirlendiğini işitiyor olmamız; dahası, bir çok İranlının Türkiye’nin bugünkü durumunu kastederek “Bir zamanlar biz de sizin gibiydik” diyeceği… kimin aklına gelirdi, öyle değil mi? Bu da maalesef şaka değil ve çok acı gerçek!
Çok uzak değil; 2021 yılı Ocak ayında Washington DC’de, dönemin başkanı Donald Trump’ın seçimleri kaybetmesiyle holigan kılıklı grubun Capitol Hill’e baskın yapacağı, bir Ortadoğu ülkesini andıracak sahnelere şahit olacağımız, yenilgiyi kabul etmeyip Trump’ın koltuğunda kalmaya direteceği, Türk yetkililerinin “Tarafları itidale ve ılımlı olmaya davet ediyoruz” mesajıyla bölgede yaşayan vatandaşlarına kalabalıktan uzak durmaları konusunda çağrıda bulunacağı da kimin aklına gelirdi, değil mi? 1 Nisan şakası adeta, ama değil, tatsız gerçek!
Şaka değil! Bir Ortadoğu ülkesinde değil de Amerika gibi bir ülkede bunlara tanık olacağımız kimin aklına gelirdi? Ortadoğu’nun göbeğinde, çölün içinde vahayı andıran İsrail devletinde bunların yaşanacağı kimin aklına gelirdi? Bir zamanlar medeniyetin, ilmin ve bilimin merkezi sayılan İran’ın bu denli çağın gerisine gideceği kimin aklına gelirdi? Sizce de hayret edici değil mi? Bir zamanlar (eski veya yakın geçmişte) demokrasinin, bilgeliğin, ve insan haklarının bekası olan ve yönetişimin, inovasyonun, yaratıcılığın ve çağdaşlığın öncüsü olarak gördüğümüz bu “gelişmiş” ülkeler nasıl olur da bu günlere gelsin. Akıl alır gibi değil!
Esas paradoks, her şeyin tersine domino etkisiyle ilerliyor olması. Yıllarca benzemeyi arzuladığımız, özendiğimiz ve örnek aldığımız batılı ülkelerin bugün geldiği duruma bakın… Adeta dünya tersine dönmüş ve onlar bizi takip ediyorlar. Haksız mıyım? Kimin aklına gelirdi? Yok, yok! Vallahi şaka değil ve gerçek! Türkiye’nin bugün ilerlediği yola baktığımda, takip ettiğimiz ve örnek aldığımız modelleri gördükçe gözüm korkuyor, kanım donuyor.
Tekrar söylüyorum… Kritik an ve yerdeyiz. Şakası yok. Son çıkıştayız!
Bu arada, enseyi karartmayalım. Dünyada iyi misallerle bizi takip eden ülkeler de var. Atatürk’ü ve ilkelerini kendine örnek alan ve Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ismini, heykelini, büstünü, yani felsefesini yol gösterici olarak kendine edinmiş birçok dünya ülkesi* var. Liste aşağıda.
Şimdi soruyorum… Neyi örnek almalıyız, hangi yoldan gitmeliyiz, hangi izi takip etmeliyiz? Yolsuzluk ve gerici zihniyeti mi, yoksa Atamızın bize bıraktığı “medeni ve müreffeh millet olarak varlığımızı” sürdürme mirasını mı? İlkeleri ve felsefesi dünyanın dört bir köşesine örnek ve model nitelikte yayılmışken, neden tersini seçelim? Neden? (Bu soruya şu anda burada cevap vermeyeceğim!)
Atamızın bize bıraktığı Nutuk’un Gençliğe Hitabesini yeniden okuyunca, durumun önemini daha iyi anlıyor insan. Yani, kimin aklına gelirdi, 100 yıl sonra başa dönebileceğimizi? “Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin… İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” sözleri halen son derece anlamlı, geçerli ve yerinde, öyle değil mi?
Atamın izinde çağdaş bir “genç” Türk kadını olarak, çağrım tüm gençlere, kendini genç hissedenlere, halen gençliğini yaşayanlara, yaşı geçkin olsa da gençliğinden vazgeçmemiş olanlara, durumun vahametini tümüyle idrak etmemiş ve geleceğini, hürriyetini, özgür ve özgün varlığını kıskaç altına almaya göz yummuş tüm gençlere…
Bugün 1 Nisan (şaka günü) olsa da ülkemizin şaka kaldıracak tarafı kalmadığına idrak olmanız için (aşağıya eklediğim) Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini tekrar tekrar okumanızı öneririm.
Unutmayalım ki, tarih tekerrürden ibarettir; aynı zamanda aynı nehirde iki defa yıkanılmaz (Heraklitos). Vakit varken, içinde bulunduğumuz durumun farkına varalım, aklımızı kullanalım ve “sondan önceki son çıkışı” kaçırmayalım. Çünkü artık gerçekten şakası yok!
Barcelona’dan Shirli
01 Nisan 2023
‘Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.’
*Gurur! Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, Dünyanın Çeşitli Ülkelerinde İsminin Verildiği Yerler
https://onedio.com/haber/ataturk-yurtdisinda-anitlar-396920
Vise Belçika, Dhaka Bangladeş, Islamabad Pakistan, Mexico City Meksika, Santo Domingo Dominik Cumhuriyeti, Be’er Sheva İsrail, Amsterdam Hollanda, Wellington Yeni Zellanda, Caracas Venezuela, Havana Küba, Oostzaan Hollanda, Canberra Avustralya, Albany Batı Avustralya, Bükreş Romanya, Rotterdam Hollanda, Yeni Delhi Hindistan, Roma İtalya, New Jersey ABD, Yehud İsrail, Karlovy Vary Çek Cumhuriyeti, Utrecht Hollanda, Budapeşte Macaristan, Sialkot Pakistan, Üsküp Makedonya, Lima Peru, Tunus, Wroclaw Polonya, Kuşimoto Japonya, Santiago Şili, Bakü Azerbaycan, Astana Kazakistan, Aşkabat Türkmenistan, Bişkek Kırgızistan.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!